Sunday, March 13, 2016

Bilgisayarların Gelişimi ve İnsan Hikayeleri

Bilgisayarın mucidi Osmanlı torunu kimdi ?
Isırıklı elma hangi olaydan esinlenmişti ?
Mobil iletişimin temelini belirleyen  Holywood aktrisiyle piyanist arkadaşı kimdi?
1984 yılında ne oldu da kadınların bilgisayara ilgisi azaldı ?
iPod’u neden Japonlar yapamadı da Amerikalılar yaptı ?

Teknolojik Yaygınlaşma Giderek Hızlanıyor

Son birkaç yüzyılda iletişim ve ulaşımın gelişmesiyle dünya küçüldü. Radyonun dünyada 50 milyon kişiye ulaşması 38 yılda gerçekleşmişti, oysa televizyon 13 yılda, internet ise 4 yılda 50 milyon kişiye ulaştı. Benzer gelişme ülkemizde de yaşanmıştı. Matbaa ülkemize 271 yıl gecikmeyle 1726’da gelmişti, televizyon 40 yıl gecikmeyle 1971 yılında, bilgisayar ise 10 yıl gecikmeyle 1960’da geldi.


Son yıllardaki teknolojik ürün ya da servislerin kişilerce kullanımını incelesek bu sürenin aylara, haftalara hatta günlere dek düştüğünü görmek şaşırtıcı olmayacak. Ayrıca hayatta herşey sanallaşmaya doğru olanca hızla evriliyor. Dünya da kullanımda olan paranın sadece %8’i banknot ya da bozuk para olarak tedavülde, gerisi bilgisayarların sanal ortamlarında sizin adınıza saklanıyor.

Herşey Nüfus sayımında otomasyon gereksinimi ile başladı.

Aslında herşey ABD nüfus sayımında otomasyon ihtiyacıyla başladı. ABD’de o yıllarda her 10 yılda bir nüfus sayımı yapılıyor ve vatandaşlara 20 soru soruluyordu. Sorular arasında, aile adı, cinsiyet, yaş, ırk, uzmanlık, yapılan iş, hangi ülkeden göç ettiği, ülkede doğup doğmadığı, geçen sene okula gidip gitmediği, kör, sağır, dilsiz olup olmadığı, babasının da ABD’de doğup doğmadığı gibi sorular vardı.

Oysa Osmanlı olarak bizim böyle sorunlarımız yoktu. Osmanlı’da ilk genel sayım son dört padişahın dedeleri Sultan II.Mahmud zamanında 1831’de yapılmıştı. Lağvedilen yeniçeri ocağı yerine kurulacak yeni ordu için askere alınabilecek 14-75 yaş arası müslüman yetişkin erkeklerle, cizye vergisi alınacak gayri müslim yetişkin kişilerin sayılmıştı. Tarihçi İlber Ortaylı’ya göre Osmanlı’nın diğer dinlere inananlara din değiştirme baskısı yapmamasının altında yatan önemli neden gayri müslimlerden alınan verginin bütçede önemli bir yer tutuyor olmasındandı. Osmanlı bütçesinin bu açığa tahammülü yoktu.
Joseph Marie Jacquard’ın otomatik dokuma tezgahı, 1801

ABD’deki 1870 yılındaki nüfus tasnifi 8 yıl sürünce yaklaşan 1880 sayımı için buna bir çare arandı. Çözüm Alman asıllı MIT profesörü Herman Hollerith’den geldi.  Önce delikli kartları tasarladı ardından çizelge makinasını(Tabulating Machine) gerçekleştirdi. Aslında delikli kartlar daha öncede çeşitli cihazlarda kullanılmıştı. Hani barda kovboyların kızdıklarında ateş ederek susturdukları otomatik çalan piyanolar, 1801 yılında Joseph Marie Jacquard’ın otomatik ipek dokuma tezgahı delikli kartlarla çalışıyordu. Çizelgeleme cihazlarında veriler kartlara delindikten sonra kartların deliklerinden karşılıklı pinler birbirini etkilemekte devre tamamlanınca da bellekteki sayaçlar artırılmaktaydı. İlk çizelgeleme cihazları gerçekte birer toplama makinasından başka bir şey değildi.

Herman Hollerith (1860-1929)


Herman Hollerith’in tasarladığı Tabulating Machine

Üstte Hollerith’in tasarladığı kart, altta daha sonradan standart haline gelen 80 kolon kart

IBM’in Doğuşu

Hollerith 25 yıl boyunca cihazını ABD Nüfus Dairesine kullandırdı. Cihazı satmayıp kiralıyordu. ABD’nin kullanmadığı zamanlarda da diğer ülkelere kullandırıyordu. Nüfus Dairesi de her kullanım için ciddi miktarda bedel ödüyordu. 1905 yılında ABD Nüfus Dairesi Hollerith’den cihazı geliştirip hızlandırmasını ve kira bedelini azaltmasını istedi. Herman bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Nüfus Dairesi Hollerith’in eski elemanlarını kendi bünyesine alarak cihazı kendisi yaptı. 

Ünlü Think sloganıyla digital çağı başlatacak Thomas J.Watson

Elinden işi alınan Hollerith’in şirketi Tabulating Machine Company, 1911 yılında finansal zora girdi ve Thomas J.Watson tarafından satın alındı. Watson yeni şirketi kendi iki şirketiyle birleştirerek CTR kısa adıyla Computing Tabulating Recording Company’yi kurdu. Çizelgeleme cihazları yapmaya devam eden şirket 1924 yılında adını International Busines Machines kısaca IBM olarak değiştirdi.

IBM şirketinin zaman içerisinde kullandığı logolar

Yazılım Yerine Kablolu Kontrol Paneller Kullanılıyor

O dönemde nüfus sayımı, muhasebe, bordro gibi her uygulama için ayrı bir çizelgeyici tasarlanıyordu. Dönem donanımcıların devri. Her işin bilgisayarı ayrı. Bu durum doğaldır ki ekonomik değil. 1928 yılında genel amaçlı sistemler yapabilmek için çizelgeleme cihazına(Tabulating Machine) takılıp çıkartılabilen kontrol paneller tasarlanmaya başlandı. Cihaza farklı bir işlem yaptırılacaksa başka bir panel takılıyordu. Cihazın farklı kontrol panellerinin yerleştirildiği çekmecesi vardı. Kablolarla bağlı kontrol paneller bir anlamda günümüz programlarının eşleneğiydi.

Kablolarla bağlanmış Kontrol Paneller, 1920

IBM 402 Kontrol paneli, 1948

İlk Programcı Kontes Ada Lovelace

İngiliz araştırmacı Ada Lovelace(1815 – 1852) matematik okudu. Hocası Charles Babbage'in geliştirdiği Analytics Engine üzerindeki çalışmaları bir makine tarafından işlenmek üzere yazılan ilk algoritmayı içerir. Bu nedenle Kontes Ada Lovelace bilgisayarlarla hiç çalışmamış olmasına karşın ilk algoritmik yaklaşımı nedeniyle dünyanın ilk programcısı varsayılır.

1979’da ABD Savunma Bakanlığı NASA uzay çalışmaları için geliştirdiği programlama diline Ada’nın anısını yaşatmak için Ada adı verildi.

Ada, 1835’de Kont William King ile evlendiği için Kontes ünvanı almıştı. Sosyal yaşantısı araştırmaları kadar iyi gitmedi. Alkol ve kumara düşkünlüğü nedeniyle 37 yaşında hayata veda etti.
Kontes Ada Lovelace

Ada’nın babası sansasyonel ve renkli yaşamı ile bilinen, şiirde romantik akımın öncüsü ünlü İngiliz şair Lord Byron’du. Byron, Antik Yunan uygarlığının ve sanatının hayranıydı. Henüz Sümerlerin keşfedilmediği bu dönemde(1930lar) herşeyin başlangıcının Yunanlılar olduğu sanılıyordu ve batı da müthiş bir Yunan hayranlığı yayılmıştı. 1930’larda Sümerler keşfedilince uygarlık tarihi yeniden yazıldı. Byron kızı bir yaşındayken eşinden ve ülkesinden ayrılarak Yunanistan’ın Osmanlı’dan ayrılma sürecinde aktif rol aldı. Yunan bağımsızlık savaşı sırasında Yunanistan’da ateşli bir hastalıktan 1824 yılında öldü.
Şair Lord Byron

Hesaplama Sonuçları da Kartlara Delinmeye Başladı

Zamanla çizelgeyiciler, kart sıralayıcılar(sorter) ile birlikte kullanır hale geldi. Ardından seri halindeki işlemler için sonuçlar da kartlara delinmeye başlandı. Bir işlemin sonucu listelere basıldıktan sonra bu veriyi yeniden işlemek için yeniden kartlara delip işlemek zaman kaybı oluşturuyordu. Çizelgeyicilere veriler önceden delinmiş bir deste kart ile verilirdi. Makine bu kartları okur, kendisinden istenilen sayma, toplama işlemini yapar ve istenilen sonucu yazıcıdan yazardı. Daha sonraki modellerde bir işlemden alınan sonuçların başka bir işleme girdi olmasını sağlayacak düzen geliştirildi. Böylece makineler sonuçlarını kartlara delmeye başladılar. 1943 yılına gelindiğinde ABD’de muhasebe işlerinde kullanılan 10 bin adet çizelgeyici mevcuttu. 

Kart delgi makinası

Kart sıralama makinası (sorter)

Tabulating machine

Bildiğimiz Anlamda İlk Bilgisayar

Verileri seri halde işlemeye yönelik arayış, belleğinde yapacağı işlemleri saklayabilen (program) cihaz ihtiyacı yarattı. Bu konuda ilk çalışmaları ABD’de Iowa Üniversite’sinde Fizik profösörü John V. Atanasoff ile doktora öğrencisi Clifford R.Berry gerçekleştirdi. 


İkili 1939 yılında ABC(Atanasoff Berry Computer) adını verdikleri, toplama ve çıkartma için mantıksal işlemlerden yararlanan sistemi geliştirirler. Ancak dünya savaşının patlamasıyla üniversitedeki çalışmalar durur.

Atanasoff-Bery’nin ABC Bilgisayarı

II.Dünya Savaşı’yla Birlikte Beliren Yeni Gereksinimler

II.Dünya Savaşı’nda gemilerin yerinin hesaplanması, torpido ve top atışlarında istikamet tayini çizelge makineleri ile gerçekleştirmesi çok zor problemlerdi. Aslında ilk işe  koyulanlar Almanlar olur.  İnşaat mühendisi Conrad Zuse 1937 yılında Z1 ardından da Z2 hesaplayıcılarını yaptı. 1941 yılında genel amaçlı, programlanabilen Z3 adlı bilgisayarını tasarladı ama Berlin’deki araştırma laboratuarı İngiliz uçakları tarafından bombalanınca çalışmaları aksadı. Hollanda’ya geçen Zuse orada arzuladığı çalışma ortamını bulamadı ve Almanlar bu yarışta geriye düştüler.

Conrad Zuse (1910-1995) İnşaat Mühendisi, mucit

Zuse’nin 1945’de geliştirdiği yüksek seviyeli Plankalkuel programlama dili Fortran’ın öncüsü kabul edilir. Zuse aynı zamanda Dünyanın ilk satranj programını da yazmıştı. Kurduğu teknoloji şirketi sonradan Siemens tarafından satın alındı.  

Conrad Zuse’nin Z3 Bilgisayarı

II.Dünya Savaşının Gidişatını Değiştiren Efsane Kripto Uzmanı

Yapay zekanın babası kabul edilen Alan Turing, 1912'de İngiltere'de doğdu. Daha16 yaşındayken Einstein ve Newton’un çalışmalarını yorumlayabilecek yetkinlikteydi. Cambridge King Kolej’de matematik ve elektronik alanlarında uzmanlaştı ve akademik kadroya davet edildi. 1936 yılında Turing Machine adını verdiği yöntemle her türlü problemin algoritmik bir biçimde çözülebileceğini ispatladı. Kriptoloji üzerine akademik çalışmalarını sürdürürken 1939’da Birleşmiş Krallık’ın Almanya’ya karşı savaş ilan etmesinin ertesi günü askere çağrıldı. 

Alan Turing

Altı ay içerisinde Nazilerin gizli mesajlarda kullandığı Enigma kodlamasını, 18 Mart 1940’ta kullanıma sunduğu Bombe adını verdiği şifre çözücü ile çözerek Alman uçak ve denizaltılarını etkisizleştirip II.Dünya savaşının gidişatını değiştirdi.

Bombe adı verilen şifre çözücü

Hiçbir iyilik cezasız kalmaz sözünü haklı çıkarırcasına Alan Turing’in başına enteresan bir olay geldi. Ülkesine savaşı kazandıran çalışmalarından sonra 1952'de Turing sinemada bir genç ile tanıştı. İkili birkaç kez birlikte oldular. Bir süre sonra sonra arkadaşı Turing’in evini soydu. Polis  soruşturmasında hırsız ile Turing’in eşcinsel ilişkide olduğu ortaya çıktı. Turing inkar etmedi. Eşcinsellik İngiltere’de yasadışıydı ve hapisle cezalandırılıyordu. Turing ve arkadaşı mahkemeye verildiler. Mahkeme Turing’i suçlu buldu. Turing ya hapis yatacak ya da hormon tedavisi olacaktı. 50 yıl önce Oscar Wilde'ın başına gelenler tekrarlamıştı. Oscar Wilde hapsi seçmiş ve dört yıl zindanda tek başına hapis yatmış bu sürede herşeyini kaybetmişti.

Alan Turing farklı bir yol seçti. 8 Haziran 1954’te temizlikçisi onu Manchester'deki evinde ölü buldu. Yatağının yanında bir ısırık alınmış siyanürlü elma vardı.

Aradan yıllar geçtikten sonra ileride dünyanın en karlı şirketi olacak bir bilgisayar şirketi kuruldu. Küçük şirket kendisine bir ısırık alınmış elma figürünü logo olarak seçti. Elmanın renkleride gökkuşağı renkleriydi. İlginç bir şekilde Apple'ın ilk logosu(1976-1998) da eşcinsellerin rengi olarak bilinen gökkuşağı renkleriyle bezenmiştir. Apple yöneticileri her ne kadar Turing'le ilgili bir logo ya da renk tercihinde bulunmadıklarını iddia etseler de, söz konusu 'şehir efsanesi' gerçek olarak kabul görmektedir.

Apple logosu (1976-1998)

Turing'in hayatı şimdiye kadar 3 farklı filmde konu edilmiştir. Aykırı bir kişiliğe sahip Stewe Jobs, acaba Apple logosu olarak ısırılmış elmayı ve gökkuşağı renklerini seçerken bir efsane olan Alan Turing’in anısını yaşatmak mı istemişti ?

Güzel Holywood Aktrisi ve Piyanist Hitler’e Karşı

Esas adı Hedy Lamarr değil, Eva Marie Kiesler. Zengin bir yahudi bankacı ailenin  kızı olarak 1914 yılında Viyana'da dünyaya geliyor. Sanat eğitimi alıyor. Henüz 19 yaşındayken 1933 de Berlin’de çevirdiği filmle dikkat çekiyor. Tüm arzusu film aktrisi olmak.

İlk evliliğini Avusturya'nın önde gelen silah üreticilerinden  Fritz Mandl ile yapıyor. ve böylece dönemin diktatörlerinin çevresine giriyor. Davetlerde Hitler elini öpüyor, Mussolini iskemlesini tutuyor. Dönem II.Dünya savaşı öncesi. Eşi Mandl çok kıskanç. Karısını hiç yanından ayırmıyor, iş toplantılarına da götürüyor. Büyük bir şato da yaşıyorlar. Eşiyle birlikte mecburen teknik toplantılara da katılıyor, bir köşede oturup konuşulanlara kulak misafiri oluyor.

II.Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da Yahudilere karşı baskılar artıyor. Lamarr eşinin kıskançlığı ve Nazilere yaptığı silah satışlarından  rahatsız oluyor ve 1937 yılında yaşadıkları şatodan kaçarak Londra‘ya gidiyor. Londra’da MGM film yapımcısı ile görüşüyor ama yapımcıdan kontrat koparamıyor. Yapımcı zaten yarın New York’a dönüyorum deyince hemen gidip kendisi içinde bilet alıyor. Bir iki sonra transatlantiğin restaurantında karşılaşıyorlar. Yapımcıyı bu seyahat sırasında ikna eden Lamarr bir anlaşma imzalıyor ve Hollywood’a gidiyor. Bu arada  adını Hedy Lamarr olarak değiştiriyor. İlk filminde rolünü sorduğunda, yönetmen ona, sen sadece kameraya bak ve gülümse yeter diyor. O dönemin filmlerinde duran bir güzel kadın ve etrafında oynayan tiyatrocular var. Hollywood'da Spencer Tracy ve Clark Gable gibi aktörlerle başrol paylaşıyor. İlk çevirdiği film ile yıldız oluyor. 

Heyd Lamarr

Bu arada II.Dünya savaşının başlamasıyla, çok sayıda Yahudi hayatlarını kaybetmeye başlamış.Kendi de bir Yahudi olan  Lamarr ben ne yapabilirim diye düşünüyor. ABD müttefikleri desteklemek için Devlet tahvilleri çıkarıyor ve tanınmış kişilerden satışı için destek istiyor. En önde Lamarr gidiyor ve kampanyaya destek oluyor. Fakat Hitleri durdurmak için daha fazlası gerekli.

Savaş sırasında ülkeleri ticaret filoları düşmandan korunmak için savaş gemilerinin eşliğinde  seyrediyorlar. Müttefikler ve İtilaf devletleri Atlas okyanusunda birbirlerinin ticaret filolarına denizaltılardan atılan  torpidolarla saldırıyorlar. Fakat saldırılar isabetli olamıyor.

Askeri teknoloji alanında çalışan mühendisler 1930'ların ortalarından beri torpillerin güdüm sistemiyle ilgili sorunu çözmeye çalışıyordu. O günlerde torpillerin hedefe isabet oranı çok düşüktü. Bir kez fırlatıldıktan sonra rotalarını korumak kolay olmuyordu. Hedefe tam isabet için çok sayıda torpil atılması gerekiyordu. Torpilin radyo sinyalleriyle yönlendirilmesi mümkündü, ancak bu sefer de tek frekans üzerinden giden sinyalin yakalanması çok kolaydı. Radyo frekansı ile yönlendirmeli torpidolarda, torpidoyu gönderen merkezin kontrol sinyali, aynı frekansda düşman tarafından gönderilen başka bir sinyal ile kolayca bozulabiliyor ve böylece torpido hedefi bulamıyordu. 

Piyanist George Antheil

Lamarr'ın, 1940 yılında Amerikalı senksonize piyano eserleri besteleyen George Antheil ile tanışıyor. George eşlenik çalınan sekiz piyano için besteler yapıyor. Kendisi ana temayı çalarken diğer piyanolarda delikli kartonlarla kendi kendine çalıp ona eşlik ediyorlar.

Lamarr bir gece arkadaşına en fazla kaç piyano için senkronize müzik yapabilirsin diye soruyor. Piyanist tuş kombinasyonlarını sayıyor ve 88 diyor. Lamarr dene öyleyse deyince müzisyen o kadar piyanoyu nereden bulacağız diye soruyor ?

Patent 1942

İşte o zaman Lamarr aklındaki  düşünceyi arkadaşına anlatıyor. İkili bir süre birlikte çalışıyorlar. Sonra doğru ABD patent dairesine giderek fikirlerinin US 2292387 A numarası ile patentini alıyorlar.
Lamarr’a göre, kontrol merkezi ile torpido arasındaki frekans değişikliği sabit değilde rastgele değişen 88 frekansda olursa, düşmanın bu sinyali bozması imkansız hale gelebilirdi. 88 sayısı piyanodaki beyaz ve siyah tuşların sayısının toplamıydı.

Hitler’i nasıl durduracağız diye düşünürken Lamarr’ın aklına patenti geliyor ve ABD savunma  bakanını ziyaret ederek torpidolardan korunmak için bir fikrinin ve patentinin olduğunu söylüyor. Bakan sizin uzmanlığınız ne diye sorunca film artisiyim diye yanıtlıyor. Bakan herkes lütfen kendi işini yapsın, sizde Holywood’a dönün ve film çevirin diyor.

Lamarr film çevirmeye devam ediyor. Giderek yaşlanıyor ve gözden düşüyor. Sosyal hayatı tam bir felaket. Altı kez evlenip boşanıyor, iki de çocuğu oluyor. Ancak 40'lı yaşlarında parası bitiyor. 1966'da 10 bin dolara bir rol kapıyor. Yaşlanan bir divayı canlandırması isteniyor. Derken Florida'da bir dükkandan bir çift terlik çalarken yakalanıyor. Açılan dava düşüyor ama, bu arada film teklifi de uçup gidiyor. Çocukları ile ilişkisi bozuluyor mahkemelik oluyor.

Lamarr ile Antheil’in patent hakları zaman aşımından 1957'de sona eriyor. Lamarr'ın buluşu ilk kez ABD Deniz kuvvetleri tarafından  1960'larda Küba'nın kuşatmasında kullanılmaya hazırlandı ama Rusya ile savaş son anda gerçekleşmeyince unutulup gitti.

1990’ların başlarında uydu telefonları ortaya çıkınca tüm teknoloji uzmanları ve bilim adamları mobil iletişimin korunması için yöntemler aradılar. Mevcut hiçbir yöntem ve çalışma istenilen başarıya ulaşmayınca eski patentlere bakmak akıllarına geldi. Bu sayede Lamarr ve  Antheil’in patentini uygulanabilir buldular ve tüm uydu telefonları bu teknoloji ile konuştu.

Patent süresi geçtiği için ikili bu fikirlerinden hiçbir kazanç elde edemediler. 1990’ların ortalarına doğru Cep telefonları ortaya çıktığında bu kez hiç tereddütsüz ikilinin yöntemi benimsendi ve kullanıldı. Telefonları Bluetooth izledi.  Bugün tüm mobil iletişimlerinin altyapısından bir aktris ile piyanistin devrimci düşüncesi yatıyor. Lamarr, 19 Ocak 2000'de 85 yaşında öldü

İlk Araştırma Bilgisayarı – Harvard Mark I

ABC hariç 1943 yılına kadar geliştirilen cihazlar belleklerinde program saklayamadıkları için bilgisayardan daha çok çizelgeleyici tarzı cihazlardı. IBM tarafından 1937-1943 yılları arasında Harvard Üniversitesi için geliştirilen araştırma bilgisayarı Harvard Mark I isimli cihaz ise farklıydı.
  • 5 ton ağırlığındaydı ve 5 beygir gücüne sahip elektrik motoruna sahipti.
  • Hafızasında 72 rakam saklıyabiliyordu
  • Saniyede 3 toplama/çıkartma işlemi yapabiliyor, çarpma 6 saniye sürüyordu
  • Logoritmik ya da trigonometrik hesaplar bir dakikadan biraz daha fazla zaman alıyor                   Harvard Mark I bilgisayarı
Dünyanın İlk Ticari Bilgisayarı – ENIAC

1946 yılında, Pennsylvania Üniversitesi’nden John Mauchly ve J.Presper Eckert’in geliştirdiği ENIAC dünyanın ilk ticari bilgisayarı kabul edilir.

John Mauchly ve J.Presper Eckert
Eniac bilgisayarının özellikleri:
  • 167 m2 alan kaplıyordu
  • 30 ton ağırlıkta
  • 18.000 vakum tüp, 1.000 kapasitör, 7.000 direnç
  • 150 kilowatlık ısı üretiyor
  •  6 bin tuş ve soket ile yönetiliyor
  • Saniyede 5 bin toplama, 357 çarpma, 38 bölme işlemi yapabiliyordu
  • Soketlerin birbirine kablolarla bağlanmasıyla programlanıyordu


Altı kadın programcıdan üçü Jean Jennings, Marlyn Wescoff  ve Ruth Lichterman ENIAC bilgisayarını programlama çalışıyor, Pennsylvania Üniversitesi, 1946.

Gerçekte İlk Bilgisayarı Kim Geliştirdi ?

Eniac’ın tasarımcısı  John William Mauchly 1941 yılında Iowa Üniversitesine giderek fizikçi John Atanasoff’un konuğu olmuştu. Bu sürede Atanasoff-Berry  Computer(ABC) sisteminin işleyişini gözlemlemiş, Atanasoff’un el yazmalarını okumuş ve bu doğrultuda yayın yapmıştı.

John W.Mauchly(1903-1995)                                                 John Atanasoff(1903-1995

1973 yılında ABD mahkemesi yapılan bir başvuru üzerine ENIAC’ın patentini iptal eder. Mauchly ile Eckert ilk bilgisayarın mucidi değillerdir. ENIAC, ABC bilgisayarının temel fikirleri üzerine geliştirilmiştir. Böylece John Atanasoff’un bilgisayarın mucidi olduğu kabul edilir.

Bilgisayarın Mucidi John Vincent Atanasoff  Kimdi?

John Vincent Atanasoff’un babası 1876 yılında Edirne’ye yakın Yanbolu’da doğmuş bir Osmanlı vatandaşı olan Ivan Atanasoff’du. Bir Osmanlı kentinde dünyaya gelen Ivan Atanasoff, daha bir yaşındayken, anne ve babasını Bulgaristan’ın bağımsızlık mücadelesi sırasında Nisan ayaklanmasında yitirir. 1889’da amcasıyla birlikte ABD’ye göçer. Büyüyünce matematik öğretmeni Iva Lucena ile evlenir. 1903 yılında New York’ta oğlu John Vincent Atanasoff doğar.

John Atanasoff 1925'de Florida Üniversitesi'nden mezun oldu. Lisansüstü eğitimini matematik alanında Iowa Eyalet Üniversitesi'nde 1926'da aldı. Lisansüstü eğitimini tamamladıktan sonra, Iowa Eyalet Üniversitesi'nde fizik ve matematik öğretmenliği görevini kabul etti. Daha sonra Wisconsin Üniversitesi'nde doktora programına kabul edildi ve böylece 1930 yılında Wisconsin Üniversitesi'nden doktora derecesini aldı (teorik fizik alanında). Doktora tezinde (The Dielectric Constant of Helium), karmaşık ve zaman alan birçok hesaplama yapması gerekiyordu. Atanasoff can sıkıcı hesaplamalarına yardımcı olması amacıyla zamanının en iyilerinden bir tanesi olan Monroe hesap makinesini kullandı. Buna rağmen bu makinedeki kusurlar onu daha entelektüel bir hesap makinesinin gelişmesi ihtimalleri hakkında düşünmeye yöneltti. Atanasoff teorik fizik alanında doktorasını tamamladıktan sonra Iowa Eyalet Üniversitesi'ne döndü ve hem daha hızlı hem de daha iyi bir hesap makinesi geliştirmek için çalışmaya başladı.

Atanasoff 1930'ların sonlarında hala geliştirme yollarını arıyordu. 1939'da öğrencilerinden biri olan Clifford Berry ile birlikte çalışarak, ilk elektronik dijital bilgisayarın prototipini yani Atanasoff–Berry Computer (ABC)'ı geliştirdi ve inşa etti. Bu prototip 1942'de bütünüyle tamamlanmış olacaktı. ABC'deki ana fikir, lineer denklemleri eş zamanlı çözmek için ikilik tabandaki matematiği ve boolean mantığı içeriyordu.   

ABC mikro işlemciye sahip değildi fakat dijital hesaplamalar için kullanılacak elektronik bir aygıt gibi tasarlanmıştı. Eğer II.Dünya Savaşı Atanasoff ve Berry'yi sekteye uğratmamış olsaydı, ABC 1943'te bütünüyle tamamlanmış olacaktı. Her şeye rağmen bu prototip günümüz bilgisayarlarına bir yol açmış oldu.

1941'de önemli bir olay gerçekleşti. Atanasoff iş arkadaşı John W. Mauchly'i evine misafir olarak davet etti. Atanasoff'un bilgisayar teknolojisi ile ilgili olan çalışmalarına çok meraklı olan John W. Mauchly bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Asıl önemli soru bu ziyaret sırasında Atanasoff ile Mauchly arasında ne sızdığı çünkü birlikte harcadıkları bu zamanın sonucu şimdinin tarihine iz bıraktı. Gerçek bundan 26 yıl sonra ortaya çıktı, John W. Mauchly ve John P. Eckert 1942-1946 arasında ENIAC bilgisayarı geliştirirken Atanasoff'un icadını illegal olarak kullanmışlardı. Bu gerçek ortaya çıkana kadar ENIAC ilk bilgisayar olarak tanınıyordu fakat gerçekler bunun farklı olduğunu kanıtladı. Bu olay örgüsünü kronolojik olarak sıraya koyarak hikâyelendirirsek;

J. Mauchly, Atanasoff'un Ames'deki evinde 13-18 Haziran 1941'de misafir olarak kaldı. Bu ziyaret sırasında, J. Mauchly vaktinin büyük çoğunluğunu Atanasoff ve Berry ile birlikte ABC ve bilgisayar teorisi hakkında tartışarak harcadı. 3-4 gün boyunca Atanasoff ile birlikte işyerine giden Mauchly, Atanasoff ve Berry'nin bilgisayar üzerindeki çalışmalarını inceledi. Mauchly burada bilgisayarın işleyişini ve çalışma evrelerini gözlemledi, ABC'nin işleyişi ve dizaynını tanımlayan 35 sayfalık el yazmalarını okumasına izin verildi. Atanasoff ve Berry, Mauchly'nin tüm sorularını yanıtladı ve bilgisayar ile el yazmalarıyla alakalı detaylı tartışmalar yaptılar. Mauchly el yazmalarının bir kopyasını beraberinde Pennsylvania'ya götürmeyi talep etti; fakat Atanasoff bunu reddetti. 15 Ağustos 1941'de, Mauchly analog ve dijital hesap makineleri arasındaki farkın geniş kapsamlı özetini yazdı. Bu özet Atanasoff'un ABC ile alakalı elyazmalarıyla aynı fikirleri içeriyordu. 30 Eylül 1941'de, Mauchly Atanasoff'a yazdığı mektupta, bilgisayarı ikisinin beraber geliştirdiğini iddia etti.

19 Ekim 1973'te mahkeme kararıyla ilk bilgisayar olarak kabul edilen ENIAC'ın 3 120 606 seri nolu patentini geçersiz ve hükümsüz kabul ettiğini kanıtlara dayanarak beyan etti. Federal yargı Mauchly'nin elektronik dijital bilgisayarı için ana fikrin Atanasoff Berry Computer (ABC)'dan geldiği kararını verdi. Ayrıca yargı ilk dijital elektronik bilgisayarı John Atanasoff ve Clifford Berry'nin Iowa Eyalet Üniversitesi'nde 1939 ve 1941 yılları arasında kurmuş olduğunu kabul etti. Ve böylece Atanasoff bilgisayarın babası olarak tanındı. 1995 yılında hayatını kaybeden Atanasoff’un anısına Sofya’da heykeli dikilir.

ENIAC’dan UNIVAC’a

ENIAC’ın tasarımcıları Eckert ve Mauchly 1947 yılında patent almak isterler fakat Pennsylvania Üniversitesi, patent hakkının üniversiteye ait olduğunu belirterek bu isteklerine karşı çıkar. Bunun üzerine bilgisayarın tanıtımından bir ay önce üniversite den ayrılıp kendi şirketlerini kurarlar. İlk müşterileri, 1950 nüfus sayımı için artık yeni teknoloji arayan ABD İstatistik Dairesi olur. 

25 Eylül 1946’da Universal Automatic Computer(UNIVAC) adını verdikleri bilgisayar sistemi için 350.000 $ alım sözleşmesi imzalanır. 1950 sayımında kullanılır. Bu arada Eckert ve Mauchly manyetik teypleri veri depolama amaçlı olarak da ilk kullanan olurlar. Mauchly 1947 yılı başlarında uygulamalar için matematikçi işe alır. Ayrıca ilk progralama dili olan Univac Short Code’u da geliştirir. Ama finansal olarak zor duruma düşünce şirketleri Remington Rand tarafından satın alınır.

Eniac Bilgisayarı

Univac Bilgisayarı

UNIVAC’ın Televizyon Şovu

UNIVAC’ın popülerliğini artırıp bilgisayarı yaygınlaştırmak isteyen Remington Rand şirketi temsilcileri yaklaşan başkanlık seçim tahminlerini seçim gecesi UNIVAC’ın yapması için CBS televizyonuna teklif götürürler. CBS Kanalı bu enteresan teklifi hemen kabul eder. Televizyon tarihi açısından da bir ilk olacaktır.

4 Kasım 1952 akşamı, UNIVAC, CBS televizyonu için ABD Başkanlık seçim sonuçlarını tahmin edecektir. Adaylar Demokrat Parti’den Adlai Stevenson ile Cumhuriyetçi Parti’den Dwight Eisenhower. Alman kökenli Eisenhower II.Dünya Savaşı’nda Müttefik Kuvvetler başkomutanlığını yapmış popüler biriydi ama kamuoyu tarafından Demokrat parti adayı Stevenson daha çok seviliyordu. 

                            Adlai Stevenson                                                           Dwight Eisenhower

Seçim gecesi Univac’ın başında sonuç inceleniyor

Saat 21’de TV sunucusu UNIVAC’a kimin başkan seçileceğini sorar? UNIVAC’ın yanıtı şaşırtıcıdır ‘Seçimi az bir farkla General Eisenhower’in kazanacağını’  belirtir. Herkes şaşırır !!! Beklenti Demokrat Parti adayı Adlai Stevenson’un açık ara seçimi kazanmasıdır. Bütün kamuoyu yoklamalarında benzer  sonuçlar çıkmıştır. Bilgisayarda bir problem olduğu sanılır ve tahmini yenilemesi için televizyon programına ara verilir. Mauchly’den Univac’ın programını incelemesi istenir. Mauchly seçim modelini inceler ve programı yeniden çalıştır. Sonuç gene aynıdır. Artık geri dönülmez bir noktada olduklarından sonucu CBS televizyonundan açıklarlar. Herkes sonucu şüphe ile karşılar. Sabah sonuçlar kesinleşince Eisenhower’un başkanlığı ilan edilir. Ertesi günkü gazeteler ‘Büyük Elektronik Cihaz, makinelerin insandan daha akıllı olduğunu kanıtladı’ manşetleri ile çıkar.  24 saat içerisinde 22 adet Univac siparişi alınır. Bilgisayar kendini kanıtlamıştır. 
  
Türkiye 1975-1976 Lig Şampiyonu Elektronik Beyin

1975 yılı devre arasında, TRT, Ege Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü Başkanı Prof.Dr.Oğuz Manas’ı ziyaret ederek TFF 1. lig şampiyonunu tahmin etmesini ister. Oğuz Hoca, geçmiş verileri bize verirseniz istatistik modeli kurar ve doğru tahmini yapabiliriz der.

Prof.Dr.Oğuz Manas

Ligin devre arasındaki puan durumu şu şekildedir. Fenerbahçe en yakın takipçisinden beş puan önde liderdir. Ligin sürpriz takımlarından Balıkesirspor dördüncü sıradadır ve Lige bir yıl önce çıkmış Trabzonspor’da orta sıralardadır. Program tahminlerini sıralar: Lig şampiyonu Trabzonspor olacak, Balıkesirspor ve Ankaragücü’de küme düşecek.

TRT’in spor programında tahminler yayınlanır ama spor kamuoyu tahminlere inanmaz. Ama Mayıs sonunda lig bittiğinde herkesin şaşkınlığı içinde bilgisayarın haklılığı ortaya çıkar. Bilgisayarın tahminleri doğru çıkmış şampiyon takımı ve küme düşecekleri bilmiştir. Bu başarılı tahmin sonrası Prof.Dr.Oğuz Manas’a birçok tahmin önerisi gelir ama Hoca hepsini reddeder ve TRT’ye de bir daha 10 sene bana uğramayın der.

10 yılın dolmasını iple çeken TRT Spor Dairesi 10 yıl sonra Hoca’nın kapısını bir kez daha çalar. Hoca önce tahminde bulunmamak için direnir ama daha önce söylediği söz hatırlatılınca tahminde bulunmayı kabul eder. Yapılan çalışma sonucunda 1986 yılı şampiyonunun Galatasaray olacağı tahmin edilir. Ligi başından beri Beşiktaş lider olarak götürmektedir. Galatasaray ise genellikle ikinci durumdadır. Son maçta Beşiktaş kendi evinde Denizlispor ile oynamaktadır ve beraberlik bile Beşiktaş’ın şampiyon olmasına yetecektir. Maçın 87. dakikasına kadar durum sıfır sıfır beraberedir. Soldan ceza sahasına yakın çaprazdan Denizlispor bir frikik kazanır. Denizlispor’lu Erol frikiği sol ayağıyla kullanır. Barajı geçen top filelerle kucaklaşır. Maçta başka gol olmaz ve Beşiktaş bir sıfır yenilir. Galatasaray rakibini yenmiş ve şampiyon olmuştur. Beşiktaş için hüzün, Galatasaray için mutluluk sağlayan sonucu bilgisayar gene bilmiştir. Artık herşeyin bilen bir elektronik beyin vardır. Bugün artık business intelligence, datamining, big data analytics olarak adlandırdığımız alana eskiden uygulamalı istatistik deniyordu ve Ege Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü bu konularda çok uzmanlaşmıştı. Uçaktan çekilmiş hava fotoğraflarından ekili tarlaların durumu bilgisayarda analiz edilerek ürün tahminlenmesinde bulunabiliniyordu. 

IBM Dünyayı Maviye Boyuyor

1940’ların başında çizelgeyici teknolojisi artık sona gelmişti. Remington Rand’da IBM’in aleyhine sürekli pazar payı artırıyordu. IBM’in birşeyler yapması gerekiyordu. Yönetim Kurulu üyeleri ve Başkanın oğlu Watson Junior bilgisayar işine girilmesini önermelerine karşın IBM Yönetim Kurulu Başkanı J.Watson Senior bilgisayara inanmıyor ve değişime karşı çıkıyordu. Ansızın II.Dünya Savaşı’nın patlamasıyla durum değişti. Oldukça milliyetçi bir kişi olan IBM Yönetim Kurulu Başkanı J.Watson Sr, II.Dünya Savaşı çıkınca ABD hükümetine bizden ne istersiniz diye sordu. Beyaz Saray’ın yanıtı netti. Bize bilgisayar üretin. Emir büyük yerden gelmişti, artık hayır demek mümkün değildi. IBM hemen çalışmalara başladı ve 1953 Nisan’ında Defense Calculator 701 koduyla bilinen ilk bilgisayarını üretti. Adından anlaşılacağı gibi ordu için üretilmiş bir bilgisayardı. 

Thomas Watson Jr, Time degisi kapağında, 28 Mart 1955

Bu yıllarda ürün pozisyonlanmasında IBM daha stratejik davrandı. Daha ucuz, daha kolay kullanılabilen ve mevcut delikli kart makinelerine kolayca entegre edilebilen sistemler üretti. O dönemde Remington Rand teknolojik olarak daha üstün olmasına karşın IBM müşterilerine biz sizi geleceğe daha güvenli ve yumuşak geçiş ile taşıyacağız mesajını verdi. Müşterilerin kabulü de bu yönde oldu. IBM bir sonraki  modeli olan 650 ile 10 yıl içerisinde altı kat ciroya ulaşacaktı. Dünya maviye boyanmıştı. IBM 650 Türkiye’ye gelen ilk bilgisayar olacaktı.

Vakumlu Lambalardan Tümleşik Devrelere

Bilgisayarların evrimi vakumlu tüplerden transistörlere oradan da tümleşik devrelere geçiş ile devam etmiştir. 


İlk elektronik cihazlar 1904 yılında geliştirilen vakumlu tüplerle çalışıyordu. Oldukça fazla elektrik tüketen bu lambalar pillerle çalışmıyordu dolayısıyla bu cihazlar sabit olarak bir yerde durması gerekiyordu.  Bell Laboratuarları 1947 yılında ilk tansistörü geliştirerek elektronik çağı başlatmıştı. Vakumlu lambalara kıyasla çok daha küçük olan ve pil ile de çalışabilen transistörler çok daha uzun ömürlüdür. 1947-1954 yılları arasında transistörlerlerde iletken maddesi olarak Germanium kullanılıyordu. 1954 yılında Texas Instruments şirketi Silicon’un daha iyi bir iletken olduğunu keşfederek transistörlerde kullanmaya başladı. 1958’de transistörlerin yerini tümleşik devreler aldı. Silikon yongalar o kadar küçülmüştü ki, ısı problemi minimuma inmişti. 
  

1954 yılında Texas Instruments, Kaliforniya’daki fabrikasında transistörleri silikon kullanarak üretmeye başladığında çoğu donanım şirketi üretim tesislerini, transistör satın aldığı Texas Ins. fabrikasına yakın yerlere kurar. Bundan dolayı bu vadiye Silikon Vadisi (SILICON VALLEY) adı verilir.   
 
Programcı Krizi

1950’lerde aynen 1908 yılında Henry Ford T serisi aracı ürettiğinde şöför bulamaması gibi programcı bulunamıyordu. Yazılım olmadan bilgisayar, sürücüsü olmayan bir arabaya benzemekteydi. Bir işe yaramıyordu.

Osmanlı’da otomobil serüveni II.Abdülhamid’e hediye edilen iki otomobil ile başlar ama herşeyden şüphelenen II.Abdühamid bu araçları kullanmaz. Bir süre sonra zenginlerde tek tük otomobil görülmeye başlar. Bunlardan en erken davranan da Basra Mebusu Zehirzade Ahmet Paşa’dır. Satın aldığı otomobilini kullanması için seyisi Acem Abdurrahman’ı seçer. Daha önce atlı arabasını kullanan acem seyis şimdi şöför olmuştur. Trafik kültürünün henüz oluşmadığı o dönemde acemi şöför acem Abdurrahman dar yollarda tavukları kedileri köpekleri eze eze geçerken halkta tedirgin yaratmıştı. Araba gözüktüğünde herkes acem geliyor acem geliyor diye bağrışarak kaçıyordu. İşte bu bağırış zamanla acemi olarak dilimize girdi.

Programcılığın zor yanlarından biri de bilgisayarlara komutların konuşma dili yerine farklı bir dille verilmesidir. Harf ve rakamlardan oluşan komutların ve verilerin ikili düzendeki kodlarının bilinmesi gerekiyordu. Oysa insanoğlu MÖ 3200’lerden beri ondalık sistem kullanıyordu. Bir ve sıfırlardan oluşan ikili sisteme alışmak kolay değildi. Ayrıca ikili sistemi hexadecimal yani 16 lık sistemle gösterim şekli de vardı ve bilgisayar firmaları da bu alanda EBCDIC ve ASCII adı verilen iki ayrı  kodlama tekniği kullanıyordu. Alttaki tabloda aynı ifade ikili sistem ve EBCDIC ile ASCII kodlamasıyla gösterilmiştir. 


Üst Seviye Programlama Dilleri Geliştiriliyor

Makine diliyle program yazmanın zorluğu anlaşılınca daha üst seviye, kolay öğrenilebilen programlama dilleri geliştirme ihtiyacı oluştu. Bu alanda yıllar içinde belki binlerce programlama dili geliştirdi. Her biri belirli işlemleri daha kolay programlamak için tasarlanmıştı altta tabloda genel kabul görmüş programlama dilleri ortaya çıkış tarihlerine göre veriliyor.



Cobol Dilinin Büyükannesi Grace Hopper

ABD’de 1906 yılında doğan Grace Hopper, Matematik ve fizik okudu, PhD derecesi elde etti. ABD Deniz Kuvvetleri’nde iç hizmetlerde Amiral rütbesiyle çalışırken Harvard Mark I ve UNIVAC sistemlerinde programlama yaptı. 

Grace Hopper hayatı boyunca 30 ayrı üniversiteden onursal doktora ödülü almıştı. 1959 yılında COBOL programlama dilinin geliştirilmesini sağladı.


Odasında ters yönde çalışan bir saat vardı neden bu saati kullanıyorsunuz diye sorulduğunda: ‘İnsanlar değişime karşı alerji duyuyorlar.  Biz her zaman bu şekilde yaparız demeye ise bayılıyorlar. Bu nedenle duvarımdaki saat, saatyönünün tersine çalışıyor’ . diye yanıtlamıştı. Neden Cobol dilini geliştirdiniz sorusuna ise ‘Sayılarla aram iyi değildi, bilgisayarla sözel iletişim kurmak istedim’ demişti.

Bankaların Kabusa Dönmüş Çalışma Ortamları

1950’lerde Dünyanın en büyük bankası olan Bank of America’nın genel merkezi Kaliforniya’daydı. Bankada bir günde 8 milyon çek işleniyordu ve çeklerin üzerinde numara yoktu. Çeklerin, çeki yazan müşterinin ad soyadına göre tasnif edilmesi gerekiyordu. Bu sıkıcı işte çalışan banka operasyonunda çalışanlar delirmek üzereydi. İşe yeni başlayanlar dokuz aydan fazla çalışmak istemiyordu. Yapılan simulasyon çalışmalarına göre beş yılda Kaliforniya bölgesindeki lise mezunu kadınların üçte birinin banka adına çalışması gerekiyordu. 

GE tarafından geliştirilen MICR kodu

Banka bu sorunun çözümü için General Electric firmasına başvurdu. GE çalışmaları sonucunda MICR(manyetik mürekkebli kod) kodunu geliştirdi ve çeklerin üzerine bu kod ile müşteri ve çek numarasının yazılmasını sağladı. Böylece bilgisayarlar bu kodu okuyup işleyebilecek yeteneğe kavuştu. 1967 yılına gelindiğinde ABD’deki tüm bankaların %95’i çek  işlemlerinde artık bilgisayardan yararlanıyordu. MICR kodlama tekniği hala çekler üzerinde kullanılmaya devam ediyor.

ABD Tarihinin En Büyük Yatırımı Sistem/360

IBM 1960’ların başında beş milyar $ yatırım kararı alır. Hedef bilimsel ve ticari amaçlara hizmet eden Sistem/360 bilgisayar sistemini geliştirmektir. Bu ABD Hükümetinin atom bombası projesi için harcadığı miktarın iki katına denk gelen bir yatırımdır. IBM, ABD tarihinde en büyük girişimci riskini alan şirket olmuştur. Yapılan başarılı çalışmalar sonucunda 7 Nisan 1964’te Sistem/360 dünyaya tanıtılır. Sistem/360 dünya üzerinde en başarılı olmuş ve en yaygın kullanılmış büyük bilgisayar sistemidir. IBM bundan sonra her 10 yılda bir yeni bir bilgisayar sistemi tanıttı. 1970’lerin başında Sistem/370, 1980’lerde 308X serisi, 1990’larda Sistem/390.

IBM Sistem/360

1965’de Bilgisayar pazarı IBM tarafından domine ediliyordu. IBM’e pamuk prenses(White snow) takip eden bilgisayar şirketlerine yedi cüceler deniyordu. Zaman içerisinde firmaların çoğu sektörden çıkmak zorunda kaldılar.



Dünyalıyı  Aya Götüren Yazılım Mühendisi

Margaret Hamilton, Apollo 11 programında, Sistem/360 sistemlerinde çalışan 145,000 satır assembly programını tasarlamış, geliştirmiş ve yazılım ekibini yönetmişti. 1960’da MIT’de programcı olarak işe başladı, 1961’de ABD Başkanı John F.Kennedy uzay programını açıklayınca, uzay projesine katıldı. İlk kez kullanılan taşınabilir bilgisayarı programlayan ve Software Engineer ünvanını ilk kullanan kişidir.

Margaret Hamilton boyuna kadar uzanan uzay programı için yazdığı program listesiyle



PC Dünyaya Tanıtılıyor



1982 Machine Of The Year

Time dergisi 3 Ocak 1983 tarihli sayısında bir geleneği yıktı ve her sene seçtiği yılın adamı yerine ‘Machine of the year‘ seçti.


Programların Yarattığı Riskler

1980 ve 1983 yıllarında ABD ve Rusya erken uyarı sistemleri yazılımlarındaki hatalar nedeniyle füze saldırısına uğradıklarını raporladılar. Belki de şans eseri karşılıklı olarak kırmızı düğmelere basılarak savaş başlatılmadı.

1999 yılında Mars gezegenine gönderilen uzay aracı için hazırlanan sistemin bazı modülleri İngiltere’deki bir firmaya outsource edilmişti. Uzay gemisinin sensörleri uluslararası metrik ile çalışırken İngiltere’deki geliştirilen program İngiliz metriklerine göre programlanınca iniş yapmaya çalışan uzay gemisi Mars’a çarparak parçalandı. Uzay gemisinin Mars’a ulaşması bir yıl sürmüştü ve metrik probleminin yol açtığı zarar 327 milyon $ dı.

NASA, ozan tabakasının delinip delinmediğini ölçmek için güney kutbu Antartika’ya bir araştırma laboratuarı kurdu. 1978’den başlıyarak 1985 yılına kadar veri toplanmaya çalışıldı. 1985 yılında hiç veri toplanmadığı gözlemlenince daha detaylı inceleme yapıldı. Veri toplayan programın gelen verileri kabul edilen sınırların dışında olduğu görüp dikkate almadığı anlaşıldı. Ozan deliği tahminlerin çok ötesinde büyüktü ve gelen veriler öngörülenden farklı olduğu için hatalı varsayılarak kayıt edilmiyordu.

4 Haziran 1996 tarihinde Ariane 5 uzay aracı kalkıştan kısa bir süre sonra infilak etti. Ada dilinde yazılmış programda 64-bit floating point değişkendeki değerin 16-bit integer değişkene ataması sırasında taşma olmuştu. Programlama hatasının zararı 500 milyon $’.

1984 Yılından Sonra Kadınlar Neden Bilgisayardan Uzaklaştı?

Bugün bilgisayar dünyası erkekler tarafından domine edilmiş durumda oysa 1984 yılına kadar böyle değildi. Bilgisayarların gelişimine damga vurmuş pek çok kadın vardı. Sonra birşey oldu ve kadınlar bilgisayar eğitimini tercih etmemeye başladılar. 

Kadınların tercihlerinin değişmesinin nedeni kişisel bilgisayarların yaygınlaşmaya başlamasıydı. İlk kişisel bilgisayarlarda biraz word processing yapılabiliniyor çokca da oyun oynanıyordu. Tasarlanan ilk oyunlarda erkek çocukların ilgisini çeken oyunlardı. Bilgisayarın gizemli dünyası erkek oyucağına dönüşmüştü. Kızlar bu cihazdan hızla uzaklaştılar. Ailelerin bakışları da benzerdi. ABD’de üniversitelerde öğrenci velilerine yapılan anketlerde çoğunluk bilgisayarı oğlunuza mı alırsınız kızınıza mı sorusuna oğlumuza diye yanıt vermişlerdi. 


Üstteki reklam o yıllarda basında sıkça görülmüştü. Kişisel bilgisayarın erkek çocuğun oyuncağı olduğu beyinlere kazınıyordu. Başarılı da olunmuştu.

iPod’u Neden Japonlar Yapamadı da Amerikalılar  Yaptı ?

Apple 2001’de iPod’u tanıttığında, Güney Kore yapımı MPMan adlı mp3 çalar üç yıldır piyasadaydı. Japon cep telefonlarının e-mail ve internet fonksiyonları vardı. Çoğu Japon internete cep telefonundan erişiyordu.

2002 yılında Sharp J-SH51 mobil telefonun MP3 ve kamera özelliği bile vardı ama bilgisayara bağlanmıyordu. Çünkü Japonların evlerinde kişisel bilgisayar yoktu. O zaman cep telefonunuza müziği nasıl indireceksiniz? SD kartlar bu amaçla tasarlandı. SD kart kasetin yerini almıştı.

Batıda ise ev bilgisayarı tüm cihazların merkezindeydi. MP3’ler, digital fotoğraflar ev bilgisayarında saklanıyor ve kolayca istenilen mobil cihazlara aktarılabiliniyordu. Stewe Jobs, ekosistemi oluşturan geniş band kullanımı, iTunes ve Music Store olmadan mp3’ün bir değer yaratmayacağını biliyordu o nedenle sabırla doğru zamanı bekledi.  Kolay, kullanıcı dostu yazılımı, zarif tasarımıyla iPod tüm pazara egemen oldu.

Türkiye’de Bilgisayar Kullanımı

Ülkemize ilk gelen teknoloji şirketi NCR’dır. NCR 1902 yılında faaliyete geçer, ağırlıklı olarak yazarkasa satmaktadır. Tahtta Sultan II.Abdülhamid var ve henüz II.Meşrutiyet bile ilan edilmemiştir.  
Türkiye İstatistik Enstitüsü ve Ziraat Bankası’nda 1935 yılından itibaren Remington Rand marka delikli kartlar ve çizelgeleme cihazları kullanılıyor. IBM TURK şirketi ise Türkiye’de faaliyete, 1938 yılında Ziraat Bankası’na IBM 405 çizelgeyicisinin kurulmasıyla geçer. Türkiye’nin ilk yerli sermayeli bilgi teknolojileri şirketi 1945 yılında Koç Ticaret Büro Levazımatı AŞ (Koç Borroughs, Koç Unisys, KoçSistem) adıyla kurulur. Günümüzdeki adı Koç Sistem.

Devlet Karayollarının Misyonu ‘Gitmediğin Yol Senin Değildir’.

1950’lerde Demokrat Parti döneminde karayollarının geliştirilmesi için adeta seferberlik ilan edilir. ABD yardımlarıyla da desteklenir. Ama 10 km yolun ilk hesabını 2 mühendis ve iki hesapçı  4 ayda yapabiliyordu. Dengeleme aşamasındaki her optimizasyon tekrarı da üç ay sürüyordu. Ekonomik yol inşaat hesabı yapmak çok zaman alıyordu. Ülkemizin de çok sayıda yola ihtiyacı vardı.

ABD ise yol yapımlarında 1956’dan beri bilgisayarlardan yararlanıyordu. Karayolları Genel Müdürlüğü devrimci bir karar alarak, 1960 yılında ülkemizde bilgisayar kullanan ilk kurum olur . IBM 650 sisteminin kullanımına karar verilir. Bu dönemde IBM Türk şirketinin genel müdürü İnşaat mühendisi Gündüz Pamuk’tur. Gündüz Pamuk, cumhuriyetin ilk yıllarının önemli yol mütehatinin oğlu ve Nobel ödüllü edebiyat yazarımız Orhan Pamuk’un da babasıydı.

Karayollarına satın alınan bilgisayarın o kadar uzun süreli kullanılacağı düşünülürki bilgisayar için 99 yıllık bakım desteği istenir. IBM bu isteği şaşkınlıkla karşılar ama sonuçta kabul eder.

İlk kez Sivrihisar – Polatlı yol inşaatının hesaplamalarında kullanılan IBM 650 sistemi yanıp sönen 2 bin kadar lambasıyla, bir insanın 20 günde yaptığı işi, tek başına bir saatte yapınca herkes hayretler içinde kalır ve insanlar O’na hemen bir isim bulur: Elektronik Beyin


IBM Sistem 650 özellikleri:
  • Lambalı  (transistör öncesi)
  • Her biri 10 karakter ve 1 işaretten oluşan ikibin sözcüklük Tambur bellek
  • Dakikada 78 bin toplama-çıkartma, 5 bin çarpma ve 138 bin mantıksal karar verebilme özelliği,
  • Delikli kart ile bilgi girişi ,
  • Özel kablolarla bağlanan kontrol paneller ile  çevre ünitelerinin  ve uygulamaların çalışması,
  • Assembler ve Fortran programlama dilleri  ile programlama
Karayollarındaki Elektronik Beyin

Çetin Altan 1960’da soruyordu: “Biz Allahın verdiği beyni kullanamazken, Amerika’nın verdiği beyni nasıl kullanacağız?”

O yıllarda bir gece geç saatte zilinde Operatör yazan bir evin kapısı çalınır. Ev sahibi telaşla kapıyı açtığında karşısında hasta çocuğu kucağında komşusunu görür. Hayrola bir şey mi oldu diye sorunca. Komşu ‘kızımız hastalandı hastahaneye götüreceğiz ama belki önce sen bir bakabilirsin diye düşündük‘ der. Ev sahibi Karayollarında Bilgisayar Dairesinde çalışan sistem operatörüdür ve ziline aynen doktor, mühendis gibi Operatör diye yazmıştır. Komşusu ise operatör sözcüğünü yalnızca doktorlar için kullanıldığını bildiğinden komşusunu hekim sanmıştır. 

Geçmişin Outsourcing Hizmeti : Servis Büro

O dönemde ayda birkaç gün çalıştırılacak, muhasebe, bordro işlemleri için bilgisayar yatırımı yapmak ekonomik değildi. Bilgisayar özel şirketler için ciddi bir yatırımdı.

Kartlara ya da diskete aktardığı verisini ve programını taşınabilir disk’e yükleyen Şirket, Servis Büro’da bilgisayardan zaman kiralayarak programını çalıştırır, çıktılarını yazdırıp şirketine dönerdi. Servis Büro sahipleride bilgisayar sisteminin kullanım saatlerini müşterilerine faturalandırıyordu. Yani kullandığın kadar öde. Bugün çokca konuştuğumuz dış kaynak kullanımı gibi bir düzen kurulmuştu. Taksi yerine dolmuş kullanmamız gibi bize özgü yaratıcı bir iş modeliydi.

ODTÜ Yeşili Bilgisayara Tercih Eder

ODTÜ 1963 yılında Bilgisayar Merkezi kurmak için MIT’den iki Türk İnşaat mühendisi Şenol Utku ve Cenap Oran’ı ODTÜ’ye davet eder. Çalışmalar sonucunda IBM 1620 kullanılmasına karar verilir. Sipariş verilir. 


Cihaz üretilir, üniversiteye gönderilmeden önce bedelinin ödenmesi gerekir. Ödeme onayı verecek Rektör Kemal Kurdaş’a proje anlatılır. Rektör ‘Elimdeki parayı ODTÜ’yü ağaçlandırmak için kullanıyorum, yeni bütçe döneminde ödeyelim’  diye projeyi askıya alır. 
Türkiye’nin en büyük kampusu ODTÜ’de 7.543 hektar alan öğrencilerin çabalarıyla ağaçlandırılır. Kampüs bir ucundan diğer ucuna 20 km. Bilgisayar merkezi bir sonraki yıl kurulur ama bugün Ankara nefes alıyorsa bu çabalar sayesindedir.


Bilgisayarların Üniversiteye Girmesi

ODTÜ vazgeçince, MIT’den gelen uzmanlar hemen İTÜ’ye başvurarak IBM 1620 bilgisayarı ile Bilgisayar Merkezini kurabileceklerini söylerler. Üniversite yönetimi kabul eder. Böylece 1964 yılında üniversiteler arasında ilk bilgi işlem merkezi İTÜ’de kurulmuş olur.

ODTÜ, ertesi yıl IBM 1620-II modeli bilgisayar ile ikinci üniversite olur. Teknik Üniversitelerin bilgisayarlaşmada liderlik yapmasının nedeni İnşaat Mühendisliğinin bilgisayara olan gereksinimiydi.


Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bilgisayar İhalesi

1965 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Turan’dır. Bir yıl sonra Genel Kurmay Başkanı olacak Turan paşa sertliğiyle meşhurdur. Erzurum’dan Ankara dönmek için uçağa bindiğinde Esenboğa’da Paşayı karşılayacak komuta ettiği komutanlar önlerini iki kez iliklerdi.

Kara Kuvvetleri’ne bilgisayar alınmak istenmektedir ama bu ihaleye çıkılması için de Paşa’nın onayı gereklidir. Turan Paşa’yı ikna edebilmek için Paşa’yı DSİ’deki IBM/360 sistemini görmeye gitmeyi razı ederler.

Yıllar öncesinden Cemal Turan Paşa’nın Kara Kuvvetleri için yazdığı bir marş vardır. Subaylar, Paşa’yı hoşnut etmek için DSİ programcılarından bu marşı bilgisayardan çaldırmalarını rica ederler. DSİ programcıları ilave olarak Paşa geldiğinde satır yazıcıdan Atatürk portresi ile Türkiye haritası da üretirler. Marşı dinleyip, çıktıları inceleyen Paşa, bilgisayarın yeteneklerine hayran kalır ve ihaleye onay verir.

Bilgisayarda yapılan ödev kabul edilmiyor

İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Eşref Adalı anlatılıyor: 1960’lar İTÜ de öğrenciyiz, hocamız  çözümünde trigonometri, logaritma kullanılması gereken zor bir problem verdi. Bilgisayar sistemleri yeni kurulmuş, bizde yeni Fortran öğrenmişiz. İki arkadaş ödevi bilgisayarla yapmaya karar verdik. Bu bizim içinde bir meydan okuma olacaktı. Uzun uğraşlar sonucunda ödevi hazırladık ve hocamıza sunduk. Hoca bilgisayar çıktısına baktı ve bize dönüp: ‘Bunu sizi yapmamışsınız ki bilgisayar yapmış. Ödevinizi kabul etmiyorum’ dedi.

1970’lerin Başından Bir Delikli Kart Hikayesi

Sonradan IBM Genel Müdürlüğü yapacak Miray Tekelioğlu 1970’lerden bir anısını paylaşıyor: IBM Disk Operating System(DOS) IBM’in efsane işletim sistemlerindendir. Adından da anlaşılacağı gibi disk üzerinde yüklüdür. Ama DOS’un yeni versiyonları da herbiri 2 bin kart içeren kart desteleriyle gelirdi. Uygulama programları ise delikli kartlar ile her seferinde sisteme yeniden yüklenirdi.


Miray Tekelioğlu, IBM

Ankara’daki bir müşteri için IBM/360’ın yeni versiyonu geldi. Her kart destesinde iki bin kart olurdu. Zor bela kart destelerini gümrükten çektik. Sisteme yükledik ama sistem çalışmadı. Araştırmamızdan birşey bulamayınca yeni versiyonu yurt dışından yeniden talep ettik. İkinci kart destesiyle de sistemi ayağa kaldıramayınca delikli kartları tek tek incelemeye başladık. Sonunda ilk desteden üç, ikinci desteden dört kartın eksik olduğunu tesbit ettik. Bu kartları yeniden delip hazırlayınca sistem çalıştı. Ama biz altı ay gecikme yaşamıştık.

Birkaç ay sonra tesadüfen gerçeği öğrendik. Gümrük memuru hayatında ilk kez gördüğü kart destelerinin gümrük çıkış işlemlerini hazırlarken ileride kendisi için sıkıntı çıkmasın diye ilk desteden üç, ikinci desteden dört kartı gümrük pozisyon formuna iliştirmek için almıştı.

1970’lerin Ortasında Tüfek İcat Oldu Mertlik Bozuldu

Erkal Alyanakoğlu, 1962 yılında IBM de çalışırken panel bağlıyarak program yazıp, sigorta poliçelerinin bilgisayar yardımıyla düzenlemesini sağladı. Paylaştığı bir anısı:

1970’lerin ortalarında assembler ile program yazıyor, kartlara delip sisteme okutuyoruz. Programda hata çıktığında her seferinde bilgisayarın başından kalk, git  yeni kart del, sonra tüm süreci yeni baştan tekrarla . Buna sabredemiyorduk.. Programda herhangi değişiklik yapmak gerektiğinde genellikle yeniden karta basıp herşeyi baştan başlatmak zor geldiğinden bellek üzerinde programın kaldığı yerden başka bir adrese branch edip orada yapılması gerekeni yapıp programın kaldığı yere dönüyorduk. Bilgisayarın belleği oyun tahtamız olmuştu.


Erkal Alyanakoğlu, IBM

1976’da IBM, Sistem 3 adı verilen sistemi getirdi. RPG diliyle programlanıyordu ve bellekte işlem yapmak kısıtlanmıştı. Bunun üzerine baktım tüfek icat olmuş mertlik bozulmuş ben bu sistemleri öğrenmeyeceğim dedim ve kapıyı çarpıp çıkıp gittim. Teknik  çalışmalarımın sonu oldu.

Ülkemizin İlk Online Uygulamaları

Recep Göknil ABD’de döndükten sonra THY’nin online rezervasyon sistemi kurmak için THY Bilgi İşlem Müdürü olarak göreve başlar. KLM-IBM konsorsiyumunun kazandığı ihale ile Şubat 1979’da THY Online Rezervasyon işlemleri başlar. Ertesi yıl grev başlayınca sendika Rezervasyon sisteminin kapatılmasını ister. Bunun üzerine Recep Göknil istifa eder.

1980 yılında Recep Göknil’i, THY Bilgişlem’den dört arkadaşı ile Yapı Kredi Bankası’nın teknoloji şirketi BİLPA’yı kurarken görüyoruz. Bu kez hedef Türkiye’nin ilk Online Bankacılık sistemidir. 1984 yılında Yapı Kredi Bankası’nda online bankacılık sistemi Teleişlem kullanılmaya başlar.

Soldan sağa Prof.Dr.Oğuz Manas, Bilpa Genel Müdürü Recep Göknil, Veri Tabanı Müdürü Rüştü Karaca, 1986, Bilpa

Türkçe Bilgisayar Terminolojisi


Prof.Dr.Aydın Köksal, Hacettepe Üniversitesi

Ülkemizin bilgisayar tarihinde derin iz bırakan kişilerden biri olan Prof .Dr. Aydın Köksal’ın en önemli çalışmalarından biride Türkçe bilgisayar terimlerinin geliştirilmesidir. Aydın Köksal ‘1970’lerin başından itibaren Bilgi Teknolojileri için 2.500’ün üzerinde yeni sözcük türettim, çoğu tuttu. Bu çaba benim için gerçek bir yaşam sevinci oluşturdu.’ diye anlatıyordu. Computer için Türkçe karşılık ararken ilk bulduğu sözcük Bilgidüzer olur. Ama arkadaşları Köksal’ı düzmek sözcüğünün değişik anlamları olması nedeniyle vazgeçirtirler ve böylece Bilgisayar sözcüğü bulunur. Aydın Köksal’ın kabul görmüş sözcüklerinden bazılarını altta görebilirsiniz.


2 comments:

  1. muhteşem bir özet olmuş...
    elinize sağlık...

    ReplyDelete
  2. Harika bir yazı! Özellikle genç nesilden arkadaşlarla paylaşacağım. Elinize sağlık.

    ReplyDelete